NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
الْقَعْنَبِيُّ
عَنْ مَالِكٍ ح
و حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ يُونُسَ
حَدَّثَنَا
مَالِكٌ عَنْ
نَافِعٍ عَنْ
ابْنِ عُمَرَ
قَالَ
وَقَّتَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لِأَهْلِ
الْمَدِينَةِ
ذَا
الْحُلَيْفَةِ
وَلِأَهْلِ
الشَّامِ
الْجُحْفَةَ
وَلِأَهْلِ
نَجْدٍ
قَرْنَ وَبَلَغَنِي
أَنَّهُ
وَقَّتَ
لِأَهْلِ الْيَمَنِ
يَلَمْلَمَ
İbn Ömer (r.a.)'den;
demiştir ki:
Nebi (s.a.v.) Medine
halkı için Zu'l-huleyfe'yi, Şamlılar için Cuhfe'yi, Necid halkı için Karn'ı
mîkat olarak tayin etti. Yemen halkı için de Yelemlem'i mîkat tayin ettiği
(haberi) bana ulaştı.
İzah:
Buhari, hac;
Cezâu's-Sayd; Müslim, hac; Nesaî, menâsik; Dârimî, menâsik; Ahmed b. Hanbel, I,
238, 249, 252, 339; II, 46, 50, 78, 81, 107, 140,181.
Mîkat: Muayyen vakit
demektir. Fakat istiare yoluyla "hacca niyyet edilmek için durulan
yer" manasında kullanılmaktadır.
Resûl-i Ekrem (s.a.v.)
Efendimiz sağlığında dünyanın dört tarafından hacca gelenlerin nerede ihrama
gireceklerini bu hadis-i şerifle tayin buyurmuştur. Şöyle ki Medinenlerin
mikâtı "Zulhuleyfe"dir. Bu yer Medine'nin güneybatısında, Mekke ile
Medine arasında olup Medine'ye 6 mil, Mekke'ye ise 200 mile yakın mesafededir.
Mekke'ye en uzak olan mikattır. Fahr-i kâinat efendimiz buradan ihrama
girmiştir. Vaktiyle burada bir ağaç olduğu, Nebi (s.a.v.) efendimizin oraya iki
mescid inşa ettirdiği rivayet edilir. Bi'r-i Ali (Ali'nin kuyusu) diye bilinen
kuyu oradadır.
Burası Medinelilerin
mikatı olduğu gibi, başka memleketlerden olup da oradan geçen hacı adaylarının
da mîkatıdır.
Hz. Ali'nin burada
Cinnîlerle savaştığına dair halk arasında yaygın bir rivayet varsa da bunun
aslı yoktur. Tihâme'de aynı isimle anılan bir yer daha vardır, ikisini
karıştırmamak gerekir.
Cuhfe: Mekke'nin
kuzeybatısında ve Mekke'ye dört merhale (4 konak = 54 mil) mesafede bir
yerdir. Râbiğ yakınlarındadır. Buraya Mühey'a ismi de verilir. Vaktiyle buranın
halkım seller sürükleyip götürdüğü için buraya "Cuhfe" ismi
verilmiştir.
Kam: Bu isim bazı
rivayetlerde "Karnu'l-menâzil" diye geçmektedir. Bu ismi taşıyan iki
yer bulunmaktadır. Bunlardan biri bir yokuşun aşağısında diğeri de yukarısında
bulunmaktadır. Aşağısındakine Karn-ı menâzil yukarısındakine Karn-ı se'âlib
denir. Bilindiği gibi seâlib, "tilkiler" demektir. Burada çok tilki
bulunduğu için bu isim verilmiştir. Hadislerde genellikle "Karn-ı
menâzil" geçer. Burası Mekke'nin kuzeydoğusunda Arafat'ın kuzeyinde ve
Arafat'a bir gün ve gecelik mesafede bulunan bir dağdır. Esasen
"Karn" büyük dağlarla bağlantısı olmayan küçük ve dikdörtgen
şeklindeki dağ anlamına gelir. Bazı rivayetlerde bu kelime "karan"
şeklinde geçmekte ise de, kelimeyi bu şekilde telaffuz etmek yanlıştır. Çünkü
"karan" Yemen'de bir köydür.
"Karnü's-seâlib"in
Minâ'nın aşağısında bulunan Minâ mescidine 500 zira' uzaklıkta bir dağ olduğunu
iddia edenler de vardır. Bu durumda Karnü's-Seâlib'in mîkattan sayılması mümkün
değildir.
Necid: İç Arap yarımadasının
kuzey ve batı taraflarını kaplayan geniş bir yerdir. Üç taraftan çölle sarılı,
yalnız bir taraftan Hicaz ve Yemen'e açıktır.
Yelemlem: Bu kelimenin
aslı "elemlem"dir. Fakat kelimenin başında bulunan hemze
"yâ" ya çevrilmiştir. Yelemlem, Mekke'nin güneyinde ve Mekke'ye iki
konaklık mesafede bir yerdir. Bu mesafenin 30 mil olduğunu söyleyenler de
vardır.
Her ne kadar hadisin
zahirinden "Yelemlem"in bütün Yemenlilerin mikâti olduğu
anlaşılıyorsa da gerçekte bütün Yemenlilerin mikâti "Yelemlem"
değildir. Çünkü Yemen'den Mekke'ye giden iki yol vardır. Bunlardan birisi
Tihâmelilerm yoludur. Bu yol Yelemlem'e uğrar. Yahut-ta bu yoldan gidenler
Yelemlem'in hizasından geçerler. İkinci yol ise, Yemen Necid'inden geçen
yoldur. O havalide dağlık bölgelerde eğleşen kimseler de hacca bu yolla
giderler. Bunların mikatı da "Karn"dır. Hadisi şerifte
"Yemen" sözü kullanılmış fakat kül-cüz alakasıyla mecazen
"Tihâme" kasdedilmiştir. Dünyanın neresinde olursa olsun hacca
gelenler, hangi mîkatten geçerlerse, orada ihrama girerler. Sözü geçen
mîkatla-rm içinde yâni Mekke tarafında yaşayanlar ise, bulundukları yerden ihrama
girmek için mikatlara gitmeleri şart değildir.
Metinde geçen
"Yemen halkı içinde Yel emicini tayin ettiği (haberi) bana ulaştı*'
cümlesi, bu hadisi rivayet eden İbn Ömer'in, Resûl-i Ekrem'in Yelemlem'i Yemen
halkı için mikat tâyin ettiğini bizzat ağzından duymadığını fakat bunu
başkalarından öğrendiğini ifâde eder. Dârimî'nin rivayetinde bu durum daha
açık bir şekilde ifâde edilmektedir.